Üniversitemizin
akademik bilgi ve tecrübesini toplumla buluşturan Bilim Kafe etkinliklerinin
sekizincisi kapsamında “Köklerden Geleceğe: Değerlerle Güçlü Aile İnşası”
başlıklı program gerçekleştirildi.
.jpg)
Bilim İletişiminden
Sorumlu Rektör Danışmanımız ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü
Dr. Öğr. Üyesi Nuray Öztürk’ün koordinasyonunda Kırıkkale İl Müftülüğü Nur Cami
Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe; Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Erol
Yılmaz, Kırıkkale İl Kültür ve Turizm Müdürü Cemal Ergeç, Kırıkkale İl Milli
Eğitim Müdürü Rahmi Güney, akademik ve idari personelimiz ile aileler ve
öğrenciler katıldı.
Saygı Duruşu ve
İstiklal Marşı ile başlayan programın açılış konuşmasını Rektör Yardımcımız
Prof. Dr. Erol Yılmaz yaptı.
.jpg)
Rektör Yardımcımız
Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Kıymetli müdürlerimiz, Kırıkkale Üniversitesi ailesinin
çok değerli akademisyenleri ve idari personeli, güzel Kırıkkale’mizin güzel
insanları, hepiniz bu çok kıymetli etkinliğe hoş geldiniz. Öncelikle Rektör
Hocamızın selamını sizlere iletmek isterim. Akabinde Üniversitemiz ve şahsım
adına katılımınız için gönülden teşekkür ediyorum. İçinde bulunduğumuz Bilim
Kafe etkinliği, Yükseköğretim Kurulunun Ocak ayında yaptığı ve bütün üniversitelerin
temsil edildiği toplantıda alınan Bilim İletişimi Ofisi kurulması kararıyla
birlikte başlayan, hemen birkaç ay sonrasında da ilki gerçekleştirilen çok
değerli bir etkinliktir. Akademisyenler
olarak öğrencilerimizle genellikle akademik bir dil ile konuşuruz. Anlattığımız
konu her neyse, tıptan eğitime, spordan sanata kadar jargon dediğimiz teknik
dille konuşuruz. Hazırladığımız akademik makale ya da bildiriler, mutlaka
akademik bir dille yazılmak zorundadır. Ancak üniversitenin dışında da bir hayat var. Cumhuriyet meydanı
gibi, Karşıyaka mahallesinin sokakları gibi. Esasen gerçek
hayat orası. Gerçek hayattaki nüfus, akademinin içindeki nüfustan çok
çok fazla. Dolayısıyla, Üniversitemizde ne üretiyorsak ve ne yapıyorsak bunu
halk ile buluşturmamız lazım. Halk, üniversiteye dışarıdan bakıp bizleri sırça
köşkte yaşıyor gibi düşünebilir. Genel bakış açısı bu. İşte bunu kırabilmek
için önemli bir karar alınarak bütün üniversitelerde Bilim İletişimi Ofisleri
kurulmaya başlandı. Bilimin, şehirlerimizdeki halkla buluşması adına köşe taşı
sayılabilecek yüksek önemde bir karar alındı. Biz de Üniversite olarak Bilim
Kafe etkinliklerimizin bugün sekizincisini yapıyoruz. Bu işe o kadar önem
verdik ki, Avrupa Birliği projeleri yapmakta olan Dr. Öğretim Üyesi Nuray Öztürk
Hocamızı Bilim İletişimi Ofisi Koordinatörü olarak görevlendirdik. Hocamızı
ayrıca Rektör Danışmanlığı pozisyonunda da görevlendirdik. Bilim İletişimi Ofisi
Koordinatörlüğü için Rektörlük Makamının bulunduğu binada bir çalışma ofisi
tahsis ettik. İşimize verdiğimiz önemin somut göstergelerinden birisi olarak da
bugün etkinliğimizin sekizincisini yapıyoruz.” dedi.
.jpg)
Aile kurumunun önemine
dikkat çeken Prof. Dr. Erol Yılmaz, “Bugün seçtiğimiz konu Sayın
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde büyük bir öngörüyle dikkat çektiği
nüfusla ilgili. İki senedir hem evlilik oranı hem de doğum oranı düşüyor. Buna
karşılık boşanma oranları ise, artıyor. Yani aile için çanlar çoktan çalmaya
başladı. Aramızda gençler var. Sevgili gençler, 10 sene sonra bu ülkenin ve
toplumun nerede olacağını bugünden belirliyoruz. Aile dediğimiz kurum; din,
kültür, ülke, etnik köken fark etmeksizin her toplumun temelidir. Binanın bir
temeli var ama biz sadece içinde oturduğumuz yer ve üst katları görüyoruz. Bu
bina yapılırken temelin burayı taşıyabilmesi için çok uzun ve titiz bir şekilde
mühendislik hesapları yapılmıştır. O hesaplar ve temel sağlam olmasa biz bu
kadar güvenli oturamazdık burada. Demek ki temel, bir yapı için son derece
önemli. İşte aynı şekilde güçlü toplumdan söz edebilmek için güçlü aileyi inşa
etmek zorundayız. 50-60 sene önce ekonomik anlamda bugüne kıyasla çok fazla
yoksulluk söz konusuydu. Dedelerimiz ve ninelerimiz, iki kat yatakla düğün
yaptılar. Pek çoğu gelinliği bilmedi ama o insanlar bütün yoksulluklarına
rağmen 50-60 sene bir yastığa baş koydular. Çünkü ailenin ne demek olduğunu
biliyorlardı. Üstelik pek çoğu ilkokul mezunu bile değildi. Aile güçlü olursa toplum
güçlü olur, toplum güçlü olursa devlet güçlü olur. Bir devletler liginde yer alıyoruz
değil mi? Futboldaki şampiyonlar ligi gibi. Her gün çıtamızı biraz daha
yükseltiyoruz. Şu an savunma sanayi denilince akla gelen ilk üç beş ülkeden
biriyiz. Sosyolojik olarak bu gücü ileriye taşıyabilmemizin birinci sıradaki
gücü ise, güçlü aile yapısını inşa etmekten geçer. Küresel kötülük korosu, çok
uzunca bir süredir istedikleri dünyayı inşa edebilmek için din, ırk ve coğrafya
fark etmeksizin bütün toplumlara küresel bir saldırı hareketi başlattı. Bu
küresel kötülük korosunun hedefe koyduğu bir numaralı yapı ise, ailedir. TÜİK
istatistiklerine baktığınızda toplumun her kesiminden ailelerin patır patır
boşandığını görüyoruz. Boşanma oranları arttığı gibi ters açıdan baktığımızda
ise, evlenme oranlarının hızla düştüğünü görüyoruz. “Ev genci” diye bir şey
ortaya çıktı. 40 yaşında bekâr olan, annesi ve babasıyla oturan bireyler var.
Elindeki tablete, telefona bağımlı şekilde; üretime katılmadan yaşayan, toplum
açısından da bireysel açıdan da patolojik bir vaka olarak toplumumuzun içinde
yer alıyorlar. Düştüğümüz yerden kalkma adına aileye güçlü bir şekilde
sarılmamız lazım. Tabiri caizse fabrika ayarlarına dönmemiz, ailenin ne anlama
geldiğini güçlü toplumu tesis etmek adına tekrar tekrar konuşmamız lazım. Şimdi
sizin yaşlarınız 15, 16, 17’dir. Evlenip
bir çocuğu kucağınıza almanız çok uzak gibi görünüyor ama yarım yüzyılı çoktan
geride bırakmış biri olarak çocukluk anılarım dün gibi aklımdadır. Yarın daha
güçlü bir ülke, daha güçlü bir toplum ve daha güçlü bir devlette yaşamak
istiyorsanız bugünden bu konulara biraz olsun eğilmeniz gerekir. Bu hususlarda
çok kıymetli Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven Hocamız, sizlerle sohbet edecek.
Katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum.” dedi.
.jpg)
.jpg)
Etkinlik hakkında bilgi
veren Bilim İletişiminden Sorumlu Rektör Danışmanımız ve Sağlık Bilimleri
Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nuray Öztürk, “Sayın Rektör
Yardımcım, il protokolümüzün saygıdeğer temsilcileri ve aile bağlarının gücüne
inanan değerli katılımcılar; bilimin rehberliğinde, aile birliğimizin
mukavemetini ve değerlerimizin sürekliliğini konuşmak üzere bir araya
geldiğimiz 8. Bilim Kafe etkinliğimize hepiniz hoş geldiniz. Burada, sıradan
bir toplantının ötesinde, toplumu ayakta tutan en büyük kalemiz olan ailenin
önemine ve değerlerine dokunmayı hedefliyoruz. Bir ağaç kökleri kadar güçlü,
meyveleri kadar değerlidir. Kökleri olmayan bir ağacın en hafif rüzgârda
devrilmesi gibi değerlerinden kopan bir ailenin de modern dünyanın karmaşasında
ayakta kalması güçtür. Neden kökler diyoruz? Çünkü fırtınalı bir çağda
yaşıyoruz. Dijitalleşmenin, hızın ve bireyselliğin arttığı bu dönemde bizi
ayakta tutan şey, geçmişten getirdiğimiz o kadim kökler, yani değerlerimizdir.
Ancak sadece köklere tutunup kalmıyoruz; o köklerden aldığımız güçle,
çocuklarımız ve yarınlarımız için modern, esnek ve sarsılmaz bir gelecek inşa
etmeyi hedefliyoruz. Sayın Rektör Yardımcımızın ve protokolümüzün teşrifleri,
bu konunun sadece bir 'sosyal mesele' değil, aynı zamanda bir 'milli beka ve
gelecek meselesi' olduğunun en büyük kanıtıdır. Bizlere verdikleri destekten
ötürü kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz." dedi.
.jpg)
.jpg)
Dr. Öğr. Üyesi Nuray
Öztürk, “Birazdan kıymetli Naciye Hocamızla birlikte aile içi sağlıklı
iletişim, dijital dünyanın kuşatması altındaki evlerimizde 'aidiyet' duygusunun
yeniden inşası ve geleneksel aile yapımızdaki 'biz' ruhu ile modern dünyanın
'ben' odaklı anlayışı arasındaki dengeyi sağlama konularını ele alacağız. Amacımız, dünü reddetmeden bugünü anlamak ve yarını güvenle
inşa etmektir. Naciye Hocamız bugün bize hem bilimsel verilerin penceresinden
hem de hayatın içinden perspektifler sunacak. Ailenin temel taşlarını ve
değerlerimizin modern dünyadaki yansımalarını dinlemek üzere sözü Kırıkkale
Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Naciye Güven’e
bırakıyorum.” şeklinde konuşmasını tamamladı.
.jpg)
.jpg)
Program, Dr. Öğr. Üyesi
Naciye Güven’in "Köklerden Geleceğe: Değerlerle Güçlü Aile İnşası"
konulu sunumu ile devam etti.
.jpg)
Dr. Öğr. Üyesi Naciye
Güven, sunumuna yaşanmış bir sevda öyküsünden hareketle aile kavramının
duygusal ve kültürel boyutlarına dikkat çekerek başladı. Bağlanma kuramı
çerçevesinde aile içi ilişkilerin bireyin kişilik gelişimi ve psikolojik
dayanıklılığı üzerindeki belirleyici rolünü vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Naciye
Güven, güvenli bağlanmanın bireyin yaşam boyu kuracağı ilişkiler için temel bir
model oluşturduğuna değinirken; sevgi, güven, saygı, bağlılık ve empati gibi
aile değerlerinin psikolojik işlevlerini katılımcılarla paylaştı.
.jpg)
Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven, aileyi yalnızca bir birliktelik değil, bireyin sığındığı psikolojik bir güven alanı olarak tanımlayarak, sağlıklı aile yapısının merkezinde güvenli bağlanma, karşılıklı saygı ve duygusal yakınlığın yer aldığını ifade etti.
.jpg)
Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven, “Aileyi, bireyin
sığındığı, korunduğu ve kendini güvende hissettiği en temel psikolojik alan
olarak ele alıyorum. Aile benim için bazen bir dağ, bazen bir ışık, bazen bir
nefes, bazen de bir yara bandı olabilir. Çünkü aile, insanın hem yaralandığı
hem de onarıldığı yerdir. Sevgi ve destek kaynağı olan aile, değerlerin ve
kültürün aktarıldığı, bireyin psikolojik ve duygusal gelişiminin temellendiği,
toplumun yapı taşı olan bir sistemdir. İnsan yavrusu, yaşamının ilk yılında
bakım verenle güçlü bir bağ geliştirir ve bu bağın niteliği bireyin benlik
algısını, kişilerarası ilişkilerini ve duygusal düzenleme becerilerini
belirler. Bağlanma; annenin çocuğun sinyallerine duyarlılığı, ihtiyaç anında
var olması, çocuğu duygusal olarak kabul etmesi ve keşfetmesine izin vermesiyle
şekillenir. Bowlby’nin bağlanma kuramına göre çocuk, annesiyle kurduğu ilişkiyi
ileriki yaşamındaki tüm yakın ilişkiler için bir model olarak kullanır. Mary
Ainsworth’un yabancı durum deneyi de, çocuklukta
güvenli ve güvensiz bağlanma örüntülerini ortaya koymaktadır. Güvenli
bağlanmanın oluşabilmesi için gebelik sürecinden itibaren sevgiyle beslenen,
tutarlı, duyarlı ve güvenli bir bakım ortamı gereklidir. Güvenli bağlanmanın
oluşmasında altın kuralları; gebelik süreci, doğum ve ana baba olmaya hazırlık,
sevgi ve saygı ile besleme, duyarlılık, fiziksel ve duygusal olarak güvenli
uyku, tutarlı ve sevgi dolu bakım, kişisel ilişkinizde denge ve düzenli aile
yaşamı şeklinde sıralayabiliriz. Aile içinde bireylerin fiziksel, duygusal,
sosyal, eğitimsel ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması beklenir. Barınma,
beslenme, sağlık ve güvenlik gibi fiziksel ihtiyaçların yanı sıra sevgi, ilgi,
anlayış, güven ve destek gibi duygusal ihtiyaçlar aile ortamında karşılanır.
Aile, bireye iletişim becerilerini, empatiyi, paylaşmayı, ahlâki ve etik
değerleri kazandırır; aynı zamanda eğitim, kültürel gelişim ve mesleki yönelim
açısından yol gösterici olur. Güçlü ailelerin temelinde güvenli bağlanma ve
duygusal emniyet, karşılıklı saygı ve sınır bilinci, duygusal yakınlık ve
aidiyet, sağlıklı iletişim ve duygusal ifade, sabır, sadakat ve ilişkisel
süreklilik ile huzurlu bir duygusal iklim yer alır. Bu değerler aileyi kırılgan
değil dayanıklı kılar ve birey için evi dinlenilen, onarıcı bir alan hâline
getirir. Günümüz dünyasında dijital bağımlılıklar, hızlı yaşam temposu, tüketim
kültürü, sosyal medya karşılaştırmaları, rollerin belirsizleşmesi ve
mahremiyetin aşınması aileyi zayıflatan unsurlar arasında yer almaktadır. Bunun
yanında eşler arası iletişim eksiklikleri, gerçekçi olmayan beklentiler,
ekonomik sorunlar, çocuk yetiştirme konusundaki fikir ayrılıkları, kültürel ve
değer farklılıkları, bağımlılıklar ve psikolojik sorunlar evlilik ilişkisini
zorlamaktadır. Gottman’ın tanımladığı eleştiri, küçümseme, savunmaya geçme ve
duvar örme davranışları ilişkilerde ciddi yıpranmaya yol açmaktadır. TÜİK
verileri de boşanma oranlarının arttığını ve bu süreçten çok sayıda çocuğun
etkilendiğini göstermektedir. Bu nedenle aile içi sağlıklı iletişim büyük önem
taşır. Etkin dinleme, ben diliyle duygu ifade edebilme, empati kurabilme, sınır
ve mahremiyet bilinci ile aile ritüelleri aile bağlarını güçlendirir. Ortak
yemekler, aile toplantıları, çocuklarla bire bir zaman geçirmek ve manevi paylaşımlar,
kökleri geleceğe taşıyan uygulamalardır. Aile, güvenli bağlanmayı destekleyen,
bireyi korurken ilişkiyi güçlendiren, duygusal ve psikolojik bir sistem olarak
ele alınmalıdır.” dedi.
.jpg)
.jpg)
İnteraktif bir şekilde
gerçekleşen konferans sonunda Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven, katılımcıların
sorularını cevapladı.
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
Program, Bilim
İletişiminden Sorumlu Rektör Danışmanımız ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk
Gelişimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Nuray Öztürk’ün Dr. Öğretim Üyesi Naciye Güven’e
teşekkür ederek çini işlemeli Türk kahvesi fincan seti hediye etmesi ile sona
erdi.
.jpg)